Zaman
Yeni yılın ilk sayısı ile birlikte hepinize merhaba. Umarım yepyeni güzel başlangıçlarla girdiniz. Yaşadığımız dönem hep yenilikler, yeni başlangıçlar, değişimler, dönüşümler, yeni kararlar dönemi ne de olsa.
Ben de yepyeni güzel başlangıçlar, iyiye, güzele, arzulanan her güzel şeye ulaşılması aynı zamanda mutluluk dolu bir yıl olması dileği ile başladım yeni yıla ve öyle olacağına da inanıyorum.
Yeni başlangıçlar derken de yazıma konu olarak yeni başlangıçları seçtim, yeni yılın ilk konusu başlangıç olursa iyi olur diye düşündüm.
Peki yazıma size soru sorarak başlasam ne dersiniz?
Siz neye başlamak isterdiniz? Neye başlasanız size iyi geleceğine inanırsınız?
Soruyu yazarken bile beni de içine aldı. Hmmm diye baş parmağım ve işaret parmağımın arasına aldığım çenem ve hafifçe kısık gözlerle düşünmeye başladım. Kendi kendime dedim ki; bir çok şey evet bir çok şeye başlayabilirim. Ertelediğim, korktuğum, üşendiğim, alay ederler diye çekindiğim, geç kaldığımı düşündüğüm, kendime güvenemediğim, beceremeyeceğimi düşündüğüm her şeye başlayabilirim. Yaşasıııınnn, diye bağırasım geldi ardından 🙂 Evet bu iki soru bana aynen bunları düşündürdü (yazarken gülümsediğimin farkına vardım bu beni daha da güldürmeye başladı:))) ).
Hayatımızda başlamak için hep bir başlangıç beklediğimizin farkında mısınız? Diyet için Pazartesi gününü, sigarayı bırakmak için yeni yılı veya doğum günümüzü, yeni işe başlamak için türlü şeyleri, uzattıkça giden bir döngü bu. Sonuçta hep bir şeylere başlayamama çıktısı ile karşılaşıyoruz sonrasında kendimizi başlanacak şeylerle dolu bir girdabın içinde buluyoruz. Ofisimi açtığımda görebileceğim yerlere beni bana hatırlatması için bir takım notlar asardım böylelikle beni anda tutarlardı, geciktirmemek, unutmamak, bahane bulmamak için iyi bir yöntem olduğunu düşünüyorum, çok işe yaradı, daha sonra danışanlarıma da önerdim ve kullananların da çok işlerine yaradıkları geri bildirimini aldım. O notlardan bir tanesi; yapılması gerekeni yapılması gereken zamanda yap! Kendime söylediğim bu aforizmam beni ciddi anlamda motive etti. Çünkü bana devamında şunu düşündürüyordu; yapılması gereken şey uygun olduğu zamanda yapılırsa değerlidir. Ancak o zamanda kıymetlidir, etkilidir, anlamlıdır, işe yarar, ne için yapılıyorsa ona hizmet eder, faydalıdır. Zamanı geçtikten sonra, etkisini, şiddetini, faydasını, kıymetini kaybeder. Tıpkı bir portakal gibi, portakalı soyar soymaz tüketmelisiniz zira içindeki vitamin hava ile çok fazla temas ederse etkisini, şifasını kaybeder. O yüzden bir şeye başlamak istediğimde bu notum aklıma gelir ve beni hemen harekete geçirir.
Diğer bir notum ise; zaman bir cevherdir, nasıl işlediğin çok önemli. Bu ise bana zamanımı verimli kullanmam ile ilgili beni motive eder. Bir şeyleri ertelememem için beni uyarır. Gençliğimde hoyratça çarçur ettiğim zamanı şimdi tane tane değerlendirmeye çalışırken dönüp bakarım hafif bir gülümseme ile ‘anladın sen onu’ derim kendime;). Elbette bunun için motivasyonunuz çok önemli yani aklıma gelen her şeye başlamalıyım diye algılamamak lazım. Başlangıç yapacağınız şey her neyse bunun için isteğinizin seviyesi ne? Yani şöyle sorsam, 1 ile 10 arasında bir seviye belirleseniz bu ne olurdu? Böylelikle zamanınızı verimli kullanmak adına istemediğiniz ama belki birilerini memnun etmek ya da gözüne girmek için başlamak zorunda kaldığınız ama sizin mutlu olamayacağınız şeylere boşuna vakit harcamanızın önüne geçmiş olursunuz. Ne dedik, zaman bir cevherdir, nasıl işlediğin çok önemli. Bu ve bunlara benzer notlarım bana bir koç gibi yolumda kalmamı sağladılar.
Bakın iki senedir tüm dünya bolca zaman tüketti. Herkes evlerde. Daha evvel yapılan aktiviteler, vaz geçemediğimiz sosyal alışkanlıklar ya tamamen hayatımızdan çıktı ya da sınırlandı belki biraz da şekil değiştirdi. Hatta yerine yenilerini hayatlarımıza soktuk. Ama sorsam, daha evvel ‘ah zamanım olsa şunu yaparım, ah keşke zaman olsa, vallahi zamanım yok’ gibi söylemlerimize karşılık yaşadığımız bu bolca zamanı(!) acaba nasıl kullandık. Gerçekten iyi işleyebildik mi? Hadi bakalım o cevherden mücevher yapan kaç kişi var aranızda parmak kaldırsın…
E hadi bakalım ben sizin daha fazla vaktinizi almayayım, misafirliğin kısa (kıssa;) sı makbuldür. Anladınız siz onu;)
Sevgilerimle.
Cem Galip Kahveci, PCC
ICF Profesyoneli