Yenilenebilir Enerji Dünyası’nda Güneş Etkisi
[vc_row][vc_column][vc_column_text]Günümüzün en önemli konu başlıklarından birisi haline gelen enerji, artık hayatımızın her anında, medeniyetin gelişiminin artması ile birlikte daha da önem kazandı. Gerek bireysel, gerek ticari işletmelerimiz ya da kurumlarımız için her gün gündeme gelen konularla ilgili uzun zamandır hem işim, hem de özel merakım doğrultusunda araştırmalar yapıyor, okuyor ve bu konular hakkında sorular sorulduğu zaman bildiğim kadarıyla ve en sade haliyle anlatmaya ve cevaplamaya çalışıyorum. Bu vesile ile sizlere ulaşmamı sağlayan Dr. Sevgi Yılmaz’a buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Bu yazının, COVID-19’la uğraştığımız, yeni normallere, gelecek normallere hazırlandığımız şu dönemde sizler için bilgilendirici ve faydalı bilgiler içeren bir okuma olmasını dilerim.
Yenilenebilir enerji dünyası değişiyor… Enerji dünyasının son dönemde özellikle erişilirlik, güvenilirlik ve sürdürülebilirlik konuları başta olmak üzere ele alınması gereken önemli başlıkları mevcut. Dünya yavaş yavaş farklı bir enerji sistemi inşa ediyor ve taşıyıcı sütunlarda devamlı yer değiştirmeler olmaya başlamış durumda. Bu üç başlık, COVID-19 etkisini yaşadığımız şu günlerde özellikle işletmelerimiz için çok önemli hale gelmiş durumda. Bununla beraber, en kolay erişilebilir olan yenilenebilir enerji kaynaklarının (özellikle güneş enerjisi başta olmak üzere) maliyetlerinin aşağı düşmesi ve artık tüm dünya genelinde en ucuz kaynaklar haline gelmiş olması yatırımların farklı noktalara doğru kaymasını hızlandırmaya devam etti. Zorlu enerji olarak sürdürülebilir enerjiyi, “enerjinin geri dönülmez çevresel tahribatlara yol açmadan, ekolojik dengeyi bozmadan ve kuşaklar arası adalet anlayışına uygun bir şekilde üretimi ve kullanılması” olarak tanımlıyoruz.
Günümüzde dünya nüfusunun yaklaşık %12’sinin, yani 1 milyar insanın elektriğe erişiminin olmadığı bir dünyada yaşıyor ve sürdürülebilirliğin sağlanması için enerji stratejilerimizin kapsamını genişletmek, yeni hedef ve stratejilerle en küçük bireyin sorumluluğundan başlayarak durumumuzu iyileştirmek gerektiğini düşünüyoruz. Bu şartlar göz önüne alındığında, yeni açıklanan stratejiler doğrultusunda gelişen ve maliyet bakımından en verimli hale gelen Fotovoltaik (PV) enerji üretimi (Güneş Enerjisinden Elektrik üretimi) yöntemi öncülüğünde düşük karbon salımlı kaynakların sağlanabileceğini öngörüyoruz. işletmelerimiz için faydalarından bahsetmeye çalışacağım.
Elektriğin modern enerji dünyamızın merkezinde yer aldığı günümüzde dijital makineleşme, mobil cihazlar ve otomasyona geçişle birlikte artan talebin, özellikle güneş enerjisi başta olmak üzere yenilenebilir tarafta toplam enerji talebimizin önemli bir yüzdesini karşılamaya başladığını görüyoruz. Toplam enerji talebinin artış hızından çok daha hızlı büyüyen elektrik talebi sebebiyle açıklanmış olan stratejiler ışığında, elektrik kullanımının genel global enerji talebinden iki kat hızlı büyüyerek modern ekonomilerin tam merkezinde yer aldığını göreceğiz. Fotovoltaik Etki (Becquerel Effect diye de bilinir) yani güneş enerjisinden elektrik üretilmesi, aslında yeni bir teknoloji değil. İlk olarak 1839 yılında Fransız fizikçi Alexandre Edmond Becquerel tarafından ortaya çıkarılan etki, öncelikle uzay araştırmalarında kullanılmaya başlanmıştır.
1980’li yılların başında Almanya, bu konuyu bir devlet stratejisi olarak ele almaya başlamıştır. 2000’li yılların başında Avrupa’da yayılmaya başlanan ve özel elektrik fiyatları teşvikleri ile gittikçe büyüyen güneş enerjisinden elektrik üretimi konusu, 2004 yılında Çin’in özel devlet stratejileri ile fabrikalar kurdurmaya başlaması ile önemli bir dönüm noktası yaşamıştır. İlk dönemde ana pazarının Avrupa kıtası olduğu güneş enerjisi, 21. Yüzyılın ilk 10 – 15 yılında ana kıta olarak Avrupa’yı seçmiştir. Dediğim gibi 2004’te Çin başta olmak üzere Asya’da atılan önemli stratejik üretim adımlarıylailk etapta Avrupa’da büyüyen güneş enerjisi, Dünya Enerji Ajansı verilerine göre 2016 yılı sonu itibariyle dünyanın en ucuz enerji kaynağı haline gelmiştir. 2017 yılı 1. Çeyreğinden başlayarak dünya üzerinde en çok yatırım yapılan ve en çok istihdam sağlayan enerji çeşidi olarak güneş enerjisi, 2019 yılı sonu itibariyle global olarak 600 GW yani 600.000 MW lık global kurulum değerini geçmiştir. Yıllık toplam kurulumun 2019 yılında 100 GW’ın üzerinde olduğu ve COVID-19 dönemi öncesinde 2020 yılı için tahmin edilen talebin 125 GW mertebesini geçtiği güneş enerjisinde, büyümenin parabolik olarak devam edeceği tüm otoriteler tarafından öngörülmektedir.
Ülkemizde enerji santrallerinin toplam kurulu gücü, son 25 yılda yapılan özel sektör yatırımlarının da artması ile 2020 yılı 1.çeyreği itibariyle 92.000 MW civarındadır. 2012 yılında çıkan Lisanssız Elektrik Üretim yönetmeliği ve 2014 yılında yapılan lisans yarışmaları sonrasında, güneş enerjisi santral kurulumları günümüzde 6.200 MW’ı geçmiştir. Özellikle 2017 ve 2018 yıllarında Avrupa’nın en çok büyüyen güneş enerjisi pazarı Türkiye olmuştur. Dünyada yaşanan teknolojik gelişmelerle güneş enerjisi hammadde ve ekipman üretimlerinde önemli seviyede artış yaşanmıştır. Buna bağlı olarak güneş enerjisi ekipmanlarında yaşanan fiyat düşüşleriyle güneş enerjisi sistemleri günümüzde en küçük bireyden başlayarak ülkemizde de kişi ve işletmelerin yegane sürdürülebilir enerji kaynağı haline gelmiştir.
Günümüzde projenin büyüklüğü, lokasyonu ve şartlarına bağlı olarak, ülkemizde güneş enerjisi projeleri 4 ile 6 seneler arasında geri dönüş sağlamaktadır. İşletmelerin elektrik enerjisi eldesinde ve enerji maliyetlerinde, güneş enerjisi yatırımı yapan firmalar için büyük avantajlar ortaya çıkmaktadır. Güneş enerjisi yatırımları finansal olarak çok stabil ve öngörülebilir olduklarından finans kuruluşları tarafından çok iyi koşullar ile finanse edilebilmektedir. Enerji arz güvenliğinin, toplumun en küçük halkası olan bireyden başlayarak şirketlere ve toplumun tamamına sürdürülebilir üretim ve sürdürülebilir ekonomik kriter olacağı bilinci ile, bu başlangıç yazımı sonlandırırken önümüzdeki yazılarda gerek şirketler gerek bireyler boyutunda almamız gereken önlemleri, güneş enerjisi projelerinin püf noktalarını, enerji verimliliğine faydalarını ve yöresel olarak geri dönüş senaryoları üzerine bilgi vermeye çalışacağım. Bir sonraki yazımızda buluşmak dileğiyle.[/vc_column_text][vc_empty_space][/vc_column][/vc_row][vc_row][vc_column width=”1/2″][vc_column_text]Mehmet ÖZENBAŞ Kimdir?
1980 yılında Sakarya’da doğan Mehmet ÖZENBAŞ, İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünden 2003 yılında mezun oldu. Halen Galatasaray Üniversitesi’nde MBA eğitimine devam etmektedir. Mezuniyet ile birlikte aile sigorta şirketinde İstanbul şube müdürü olarak çalışmaya başladı. 2008 yılında Escon Enerji bünyesinde solar termal sistemler üzerine danışman olarak görev aldıktan sonra, 2010 yılı itibariyle Akgün Poliüretan A.Ş.’de, Satış & Pazarlama Müdürü olarak Türkiye organizasyonunun yeniden yapılandırılmasını üstlendi. 2012 yılında Tekno Şirketler Grubu bünyesinde bulunan Tekno Ray Solar Enerji Sistemleri A.Ş.’ye Satış & Pazarlama Müdürü olarak katıldı. 15 yılın üzerindeki hem teknik hemde kurumsal tecrübesinde Ar-Ge ve proje yönetimi üzerinede görev alan Özenbaş, şirket performansının yeni ve farklı iş alanları oluşturmaktan geçtiğine inanmaktadır. Evli, yay burcu ve iyi bir Galatasaray’lı olan Mehmet ÖZENBAŞ, Tekno Ray Solar bünyesinde Satış & Pazarlama ve Planlamadan sorumlu Direktör olarak yenilenebilir enerji alanında imza attığı başarılarının ardından, halen Zorlu Enerji bünyesinde Güneş Enerjisi Projelerinden sorumlu Türkiye Satış Müdürü olarak gör ev almaktadır.[/vc_column_text][/vc_column][vc_column width=”1/2″][vc_single_image image=”2343″ img_size=”full”][/vc_column][/vc_row]